30 Ocak 2012 Pazartesi

Çantadaki Hayaller

          Çok yollar geçmiş. Hayat bu yerinde saymak, güneşin doğmaması kadar imkansız. Sicilin geldiğin yoldur, izlerler. Mürekkebe bandırıp parmağın gibi verdiğin kalp izi yetmez. Seni sorarlar geçtiğin her ağaca, konuştuğun kuşa, içtiğin suya. Bırak ağacı suyu , onlar da ancak ölünün etrafında "Nasıl bilirdiniz?" sorusuna yalan cevap verenler kadar doğruyu söylerler sana. Hakikati ise uykuda bile yüreğimi okuyan gözlerim söyler sana.
          Hayaller...Kurarken insanı bulutların üstüne çıkaran, gerçekleşmekten vazgeçince insanı o yükseklikten paraşütsüz atan. Hayallerim olmadı diyemem sana. Bunu diyebilen varsa zaten güler geçerim anca. Bulutların üstünü de gördüm, yere çakıldığımı da. Dizlerimdeki kabuk tutan yaralarımı bile saklamam senden. Ama sen benim kabuk tutan yaralarımı yargılayacağına kendi kanayan yaralarını sar derim ben sana. Bendeki kusursuzlukta kusur arayacağına, sana çelme takıp dizlerini kanatana hesap sor derim. Çünkü ben ne kendimi alaşağı ettim bi zevk uğruna, ne de çelme taktım birine mıcırlı yolda. Ben hayallerimin suya düştüğü kuyuyu kapattım ama sözüm ona geçmişe dair hayallerini çantasında taşıyanlara...

29 Ocak 2012 Pazar

Hayattan Öğren(eme)diklerim



            Yıllar… Siz mi çabuk geçtiniz, ben mi fark edemedim? Bu direnişime rağmen beni nasıl bu kadar çabuk büyüttünüz? Plansızca kalınmış beş dakikalık bir uykunun içinde görülen upuzun rüyalar gibisiniz.
         Hayat… Ne yüce bir öğretmensin sen bana değil mi? Bana başarmayı öğrettin; azmetmeyi, kazanmayı, sonuna kadar diretmeyi. Cesareti öğrettin; tutku damarlarına girdi mi cesaret çakmagını neleri yakmak uğruna çakıvermeyi. Öpmeyi öğrettin , gözünü korkudan değil tutkudan kapatarak cesurca öpmeyi. Gitmeyi öğretin bazen; boğazındaki o düğümle yutkunup gitmeyi. Yağmurda ıslanmayı öğrettin; aslında durup saklanacak o kadar saçak varken yağmura inat sırılsıklam olmayı.Ağlamayı öğrettin; alnını sevdiğinin alnına dayayıp gözlerinin içine bakarak,  gözden akan her yaşın dudağa inişini izleyerek ağlamayı.En önemlisi sevmeyi öğrettin; yüreğini koyarak sevmeyi, sonunu düşünmeden, ölçüp biçmeden sevmeyi, damarlarında ondan başka birşey hissetmeyecek kadar sevmeyi.
                                                                             ...       
      
            Bir tek bütün bu öğrettiklerinin bir karşılığı olacağını öğretmedin.Benden başardıkça gücümü, çekip gittikçe cesaretimi, ağladıkça itibarımı, sevdikçe saflığımı, insanlara inandıkça inancımı alacağını söylemedin. Yağmurda ıslandıkça sonradan üşüyeceğimi hiç söylemedin…